Emziren Anne: 2014

Kasım 25, 2014

Murat'ın doğum hikayesi

Muratım bugün 42 günlük oldu ve ben ancak yazma fırsatı yakaladım:) 13 eylül den itibaren yaşadıklarımı şimdi paylaşayım.

13 Eylül günü 39 hafta 4 günlükken çatı kontrolü için doktorumla randevum vardı.  37. Haftadan beri 1 cm açıklık ve yumuşamayan bir kanal; gelmeyen su ve dalgalar yüzünden endişem artmıştı.  Murat heralde zamanını geçirecek dedim. 3 gün önceki nstde sancı yine çıkmadı.  13 eylül pazartesi günü muayene sonrasi ilk defa doktorum ağzından sezaryen kelimesi döküldü. "Sezaryen hakkında ne düşünüyorsunuz? " diye sordu.  Zaten normalde dar olan çatım ve içe dönük olan kemik yapısı sebebiyle zor olabilecek bir normal doğum bekliyordum. Bir de üstüne "şimdiden 3800 gr. olmuş bebek. Normal doğum penceresi giderek kapanıyor.  Halen istiyorsak suni sanciyla gel başlayalım yoksa onu beklersek çok büyüyecek 1 hafta sonra normal doğum şansın kalmayacak" dedi. Bir anda başımdan aşağı bir alev dalgası indi. Yanıyorum sanki. Tabii ki günlerdir "e hadi artık gel be çocuk" diye söylenen ben; doktor gel hemen başlayalım suni sancIyla deyince aslında o gel deyişlerimde hiç de samimi olmadığımı farkettim. Yani e hadi gel diyen kadın yarın öbür gün o haftasonu için plan yapar mıydı yoksa?! Biz Göksel'le saf saf hadi gelsin diyip bir yandan da oraya gidelim şunu yiyelim diye konuşuyorduk.

  Doktor bir anda bunu söyleyince göz göze geldik ve aramızda endişe mi yoksa heyecan mi ne olduğunu hala bilemediğim tuhaf duygu akışı oldu. O da benim gibi hissediyordu; o da şok olmuştu.  Tamam dedik hemen; ama tabi şunu söylemeliyim o andan sonra yaklaşık 1 hafta şuurla verdiğimiz tek bir karar yok. Her attığımız adım,  her söylenen söz,  her alınan nefes ya bedenin kendi varlığını devam ettirmek üzere bize sormadan aldığı bir kararla gerçekleşti ya da bizim ancak ve ancak safe mod da çalışabilen mantığımızın yettiği kadarı ile alınan kararla hayata geçti :) 

Sonrasında ertesi gün sabah 8.30 da Kadıköy Acıbadem Hastanesine gitmemizi önceden konuştuğumuz üzere orda doğumhanede bizimle ilgileneceklerini suni sancı takip başlayacağımızı söyledi.  Biz de Göksel'le kuzu kuzu peki dedik; elini sıktık çıktık odadan. Ama tabi kafam o odayı çoktan terketmişti bile. Tuhaf tuhaf şeylere takılıyorum.

"Aaa yarın oğlumla tanışacağım:) , hastane çantam hazır mıydı? , ay bir annemleri arayalım, yarın anne oluyorum Murat geliyor:), insanlar gelmesin hemen istiyordum ama şimdi arkadaşlara ne yalan söylesek? , Ayıp olur mu? Yok yok olmaz ne ayıbı ya ay Murat geliyor yarın:), akşama ne yiyeceğiz evde yemek var mıydı? , aa saçıma kırmızı kurdele almadım,  aman Anne olacağım ne kurdelesi Muratla tanışacağım:)..."


Bu tilkiler beni bırakmadı bütün gün ertesi sabaha kadar. Aynıları Göksel'in de beyninde volta atıyor görebiliyorum zaman zaman birbirimize bakip gülüşümüzden. Böyle böyle sabahı ettik. İşte doğuma ojeleriyle giden şuurusuz anne adayı: 


 Sadece ailelere haber verdik ve sabah 8.30 da doğumhaneye yerleştik. Ufacık bir bölme verdiler bize içinde bir yatak bir koltuk ve nst aleti olan ve perdeyle odanın geri kalanindan ayrılan. Oda da bunun gibi 2 bölme daha vardı ve bize olayın gerçekliğini hissettiren o bölmelerden gelen nefes ve inlemeler oldu. Göksel'le yerleştik, kitaplarımızı dergilerimizi çıkarttıktan sonra hemşire geldi benim kıyafetleri değiştirdik ve nst yi bağladılar. Hemen doktorumuz geldi. Kontrol etti halen bir değişiklik yoktu dünden beri. Suni sancıyı ve fitili yerleştirdi ve gitti . Aynı gün başka hastaları da olduğu için ve açıkçası benimle orda saatlerce durmasına gerek olmadığı için.  Zaten hemşireler sürekli gelip kontrol ediyorlar, sancının ağrı yapıp yapmadığını soruyorlar. Ağrı şiddetli değildi dolayısıyla kaldırabildiğimi gördükleri için hızla arttırdılar sancı damla hızını. Sohbet ederek, dergi okuyarak müzik dinleyerek yürüyüş yaparak nefes egzersizi yaparka su gibi geçti zaman. 



Tabi bana su:) dışardakilere öyle değilmiş. Tam da bu yüzden aile arkadaş vesaire gelmemeli doğum olmadan. Yazık bekle bekle zaman geçmez onlara.  Burda gelecek için kendime not: doğurmadan söyleme!


En nihayetinde akşam 6 da halen yumuşama olmadığı için, sadece 2 cm ye ulaşabildigimiz için doktor 2 sezaryen seçeneğini sundu. Biz de ya şimdi alalım sezaryenle ya da toplanıp eve gidelim ve ileriki bir tarihi bekleyelim seçenekleri arasında gidip geldik. Ama tabi o gün oğluna kavuşmak isteğiyle evden çıkıp yenilgiyle eve dönmek istemiyor insan. Şimdi olsa beklerdim kendi zamanını ama tabi dediğim gibi verdiğimiz hiçbir kararda şuur aranmamalı. Biz de "e geldik buraya ; aileler de burda madem, sezaryene girelim bari dedik. Anlamsız bir mantık yürüttük kısaca.  Hoş ben verdim bu kararı.  
Göksel sen nasil istersen deyip topu bana attı.  Hem şuur yoksunluğundan hem de olan benim vücuduma olacağı için ve çocuğumuz için de doğru olan kararı o anda benim verebileceğime inandığı için sanırım.  Zaten ailelerin canına minnet. Onlarda bir bayram havası. En başından beri sezaryen olsa diye alttan alttan önerilerde bulunuyorlardı çünkü.

Velhasıl kelam benim ağzımdan "sezaryene devam edelim, bugün oğlumla tanışalım kelimeleri döküldüğü anda herşey çok hızlandı. Zaman hızlandı, oda hızlandı, insanlar hızlandı, duygu akışları hızlandı. Kendimi birkaç dakika içinde ameliyathanede, epidural takılmak üzere cenin pozisyonunda kıvrılmış yatarken buldum. Ilk defa çok korktum.  Epiduralden, ameliyattan, Murat'ın sağlığından, iyi anne olup olamayacağımdan. O anı yakaladım ve durdurdum. Uzun uzun düşündüm orda. Korktum önce çok dediğim gibi.  Sonra bir daha yaşayamayacağım hayatımla vedalaştım. Artık miadı dolmuş olmasından sebep o da ben de hiç içerlemedik bu duruma. Yaşananlar yetmişti ve beni daha iyisine daha da güzel bir Esra'ya uğurladı. Sonra beni bekleyen hayatımın heyecanı sardı.  Göksel'le acaba nasıl bir evliliğimiz  olacak? Anne baba olmak tüm benliğimizi mi saracak? Yoksa bir yerlerden eş vasıflarımıza tutunmayı   başarabilecek miyiz? Ve en önemlisi acaba Murat nasıl biri? Kime benziyor? Karakteri nasıl?  Elleri kollari ayakları nasıl? Beni sevecek mi?

Belimden aşağıya bir sıcaklık inmesi ile odaya, ana geri döndüm.  His var; dokunuşları hissediyorsun ama acı yok.  Çok değişik;  biraz da ürkütücü bir durumdu ne yalan söyleyeyim.  Sonra Göksel geldi içeri elimi tuttu. 5 dakika geçti geçmedi, Göksel ayaklandı, "geliyor" dedi. 

Sonra odada sevinç, sesler, kargaşa.  Saat tam 18.30 du.
Içinde bir ses arıyorum;  bir çığlık olmalı diyorum bu gürültünün içinde . Sonra duydum onu. Oğlum dünyaya seslendi, kendini tanıttı insanlığa,  annemi gördünuz mü diye sordu herhalde ki hemen yanima getirdiler.  Bakıştık, elini tuttum yanağını okşadım sustu.  Sakinledi. Hoşgeldin oğlum dedim. Hoşgeldin Murat'ım, iyi ki geldin, iyi ki doğdun:)

Eylül 24, 2014

Tanımadan özlemek

Merhabalar,

Uzun bir aradan sonra geri döndüm.  Sıcaklarla boğuşuyorken iş güç derken yazmadan geçirdiğim aylar olmuş. Bu arada da 37. hafta gelmiş çatmış:)

Artık hamileliğin son ayındayım ve itiraf etmek gerekirse çok güzel bir 8 ay geçirdim ama yetti. 

Hamileliği gördüm sevdim keyifliydi, ama artık bitsin lütfen!  Ağırlaşma, ağrılar,  hacim vs değil bu bıkkınlığın sebebi. Ben nasıl oluyorsa bilemiyorum ama bir şekilde oğlumu özledim:) Şimdi okuyan haklı olarak der ki; o özlem değil,  heyecan , beklenti. Ama yok yok; he heyecanliyim o ayrı ama bir yandan da ciddi ciddi özledim.  Son zamanlarda çok haşır neşir olduk nasıl olduysa; kaburgaya tekmeler; geceleri beraber uyanmalar vs. :) Sanki onunla rüyalarımda çoktan tanıştık konuştuk da şimdi ayrı kaldık gibi. Bence o çoktan doğdu geldi de şimdi kısa süreliğine ayrıldık gibi. Ben onu tanıyorum aslında da, işte kısa bir işi çıktı,  bir yere kadar gidip gelecek gibi. Ben de camda oturmuş onu bekler gibiyim. Ha köşeyi döndü dönecek,  döner dönmez de benim burda onu beklediğimi bildiği için kafasını kaldırıp pencerede beni görüp gülümseyecek gibi.  Kime böyle düşüncelerimi anlatsam "bu günlerini arayacaksın; bir gelsin esas o zaman keşke içerde kalsaydı diyeceksin" diyor. Belki de haklılar;  yorgunluktan halsizlikten perişan olacağız Göksel'le. Yine de bütün bu uyarılar bile içimdeki özlemi dindirmiyor. Insan görmediğini bilmediğini özlermiş ya; onu da öğrenmiş oldum:)

Temmuz 04, 2014

tekmelenmekten keyif alan adam

herkese yeniden selamlar,

bir önceki postta ilk tekmeden bahsedeceğimI söylemiştim. ilk bulduğum fırsat 1 ay sonra oldu :)
bu bir ay içinde ne tekmeler yumruklar dizler yuvarlanmalar yaşadık oğlumla. su satirlari yazarken bile yerimde sarsildigimi düşünecek olursak buyudugunde bizi ugrastiracak bir cocuk geldiğini rahatlıkla soyleyebilirim:)

gelelim ilk deneyime. Ben 21. haftadan itibaren azar azar hissetmeye başlamıştım ama konduramiyordum. pitir pitir hareketlenmeler oluyordu da " gazdir ooo gaaaz" diyerek gecistiriyordum. sonra gunlerden bir gün aksam yatağa yattigimda alt karnimda oyle bir darbe hiasettim ki artik gaz olmadığını;  Murat'ın bana bir selam çektiğini anladim:) o gun bugündür her gece yatarken oglumla iyi geceler dileyerek selamlasiyoruz :)
herkesin de dediği gibi ben de ilk seferde korktum; ters bir durum var sandim. ya da olmasa da bana ilk defa sinirlarim ihlal edilmiş gibi geldi. yani herkesi duugusal zihinsel olarak içeriye aliyordum ama bu kadari fazla degil miydi? insanin kendinden iceri baska4 birisi olmali miydi ki? cok tuhafti hala da tuhaf. bu kadar sınırlarına siki siki tutunan bir kadin olarak ben hala benim tam da en savunmasız yerimde, tam anlamıyla icerimde, birilerinin olmasını cok tehditkar buluyorum. 875 gr. lik birinin avcunun içindeyim.  beni olduğum yerde hareketsiz kılabilir;  beni yikabilir ya da beni ucurabilir:) omceden kimsenin girmesine izin vermedigim iceriler oralar; annemin bile, eşimin bile. belji de bu yuzden insan evladına sinirsiz bir bağlılık duyar. Çünkü orda bir ben var, bendem içeri.  bir benim bildiğimdi şimdi iki olduk:)

göksel in durumu ise daha farklıydı.  zaten hamileligin başından beri sanki biri ona senelerdir istediği bateriyi/zipkini/teknolojik aleti/arabayi sonunda sipariş etmis de " bekle kocum 9 aya burda" demiş gibi heyecanla pek de olayı algilamadan bekliyordu. ilk tokati kalp atışını duyduğunda yedi. caktirmadam biri ona hediyenin fotosunu göstermiş gibiydi. ikinci tokati pipi de yedi. artik "o, bebek, cocuk," degildi "oğlu" ydu , Muratiydi. 3. tokatta tekmeyle geldi. tekmelerin dışarıdan hissedilmeye baslandigi bir gece yatarken gokselin elini karnima koydum. bekle dedim şimdi oynuyordu, bekle. ilkin gostermelik bir hevesle gülümsedi;  ne olabilirdi ki der gibi. "biliyoruz işte orda oglan var ve buyumesiyle beraber oynamaya başladı" der gibiydi. bir de aksilik uykusu gelmişti;  "esra yarin gosterseydi tekmeleri, oda olurdu sanki".sonra yaklaşık 1 buçuk dakikalık tuhaf beklemeden sonra Murattan okkali bir tekme geldi. "sen dur bakalım paşa baba, oyle uyusaydik filan demekle olmaz. bi bak bakalim nasil oluyormuş" der gibi. meğerse Murat, Gokselin elinde bir yerlerde bir düğmeye basti ve Gokselin suratina botoks yaptirmis gibi bir gerginlik, şok ifadesi, bir cene turulmasi geldi:) tek ses çıktı , kesik kesik, boğulan nefesinden disariya verebildigiyle ufak 3 tane " a aaa a" sesi:) hemen ardindan bir tekme daha! bu sefer 20 saniyenin deneyimiyle yumusayan yanak kaslarindan bir zayif kahkaha "aaa hahahaha". eli ayagi gözleri agzi yuzu her yeri tutuldu kocamin da bir neşesi akti gozlerinden dışarı:) sonra hakem saydi 1,2,3,4,5,6,7,8,9 ve knock OUT! Oyun Murat'in :) Agir siklet Goksel, tüy siklet oğluna ilk round da yenildi; bu keyfin ağırlığıyla da uykuya daldı:)

herkese keyif ağırlığıyla huzurlu uykular dilerim:)

Haziran 04, 2014

detaylı ultrasonografi

Herkese merhabalar canlar,
Bugun detaylı ultrasonografi randevunuz vardi. Benim hamilelikte en onemli adimlardan biri olarak kabul ettigim aşama.  Bebegin ic organlarinin grlisimde bir bozukluk var mi hersey yolunda mi diye bakılıyor bu kontrolde. 20. Haftada olduğumuz icin gittik. Cok şükürbir sikinti yok:) her sey yerli yerinde olmasi gerektigi gibi calisiyor. 10 parmak, 10 ayakparmagi , 2 bobrek, 1 safra kesesi, 1 mide, 4 kalp odacigi ve calisan kapakciklar:)

Ne gerginlikmis arkadas ya! Randevudan çıkınca sanki tas tasimisim gibi yoruldum resmen:)

Bir de net fotoğraf alabilirdik ama Murat tabii durmadigi icin, kipir kipir done done takiliyordu, hic net fotoğraf alamadik. Cok mu onemliii??? Fissss..... :) ben gordum goksel gordu bana yeter;artik eş dost da dogumu beklesin:)

He Bir taraftan da zaten goren de ne anliyor ki? Hadi biz gide gele gide gele az biraz anlar olduk utrason goruntusunden. Neye baktığımızI kestirebiliyoruz. Ben kardeşlerim e gösteriyorum,  sanki şifreli Cine-5 ekranindan ( eyvaah! Yaşım belli oldu :) ) maç izlemeye çalışan babam gibi gozleri kisip uzun uzun bakiyorlar daaaa bir profilden kafa goruntusune "Ahaa valla gördüm!  Karni mi buuu?? " diyorlar. Anlatana kadar " hee karni hee aferin" demek daha rahat oluyor.

Özetle;  murat iyi, 375 gr lik bir bundle of joy :)
Dun gece de ilk sağlam taklalari atti; babasına hissettirdim ilk defa dışardan.  O da ayri bir post un konusu olsun:)) zira burda anlatamayacagim kadar garip tuhaf ve heyecanli bir andi. 40 saniye fln sürdü;  2 tekme geldi babasinin eline ama babasi nakavt oldu ,  o ayri:))

Mayıs 05, 2014

It's a boy!!

Veeeee bugün kesin görüntüyü aldik. Bir oğlumuz olacak:) Peki bu bilgiye gelene kadar neler yaşadım?
Bundan 10 gün önce aylik aylık rutin kontrol icin doktor a gittiğimizde bir türlü cinsiyeti göstermemisti. Bacaklari carpraz yapıp altina alıp oturmustu; biz de Göksel'le hevesikiz kursagimizda dut gibi kaldiydik doktorun odasının önünde.  10 gün sonra bir test icin kan vermem gerektiğini ve o yuzden tekrar gelmem gerektiğini;  o zaman gorebilecegimizi soylediginde ise teselli armağanı kazanmış gibi  onumdeki 10 günü maksimum seviyede uyku ile ne kadar cabuk gecirebilecegimi hesaplamaya başlayarak gulumseyebilmistim.
Cook coook uzun gibi gelen bu 10 gün tabii ki gecti ve bugüne geldik:)
Doktor geçen sefer ; " bir dahaki sefere tatlı ye gelmeden; tatlıyi severler hareket ederler." dediği için; bu sabah kahvaltida işimi garantiye alıp (!) Yarim kavanoz nutella yi hallettim!!:) nutella yi ekmege surup sürüp istediğim kadar yiyip ve de bunu vicdan azabi, kalori sıkıntısı cekmeden, aksine son derece meşru ve ulvi bir amaç ugruna yapıyor olmanin verdigi hakli gurur ve magrurlukla şuuru kaybedip baya baya yarim kavanoz yemişim de Göksel haber verince fark edebilmişim:)
Amaaaa olur mu??? Cok akıllı davranıyor, kurnazca işimi garantiye alıyorum ya hani. Ben nutella yedikce karnımda kendini gizlemeye çalışan bebeğim çaresiz bir şekilde tadina vardığı cikolatanin buyusune kapılıp kendini kapamayi unutacak ve biz onun ne olduğunu göreceğiz!  Ha ha! Iste mükemmel plan!! :) ( Bunu aynen kendi kafamda cok zekice kurgularken yasadigim saçma boburlenmeyi hissettiğim gibi yazdim ki tuhafligi biraz da olsa anlayın ve gülün:))
Gelin görün ki doktor karna ultrasonu dayar dayamaz ilk karşımıza cikan bacak kemikleri ortada kalca kemigi ve iki bacagin arasindan bize "huuu huuuu" diyen kucuk uzuv!  ( oğlum, ilerde bunu okurken buraya küçük yazdım diye bozulursan bil ki; küçük derken senin gibi 15 cm lik bir cenin için küçük; ama eminim ilerde kendi rüştünü ispat ederek insanlik için büyük olduğunu gostereceksin! :))

Şimdi acaba bir oğlum olacak diye mi sevineyim, başarıyla bir terzi titizliginde icra ettigim planim kusursuzca işledi ve ilk anda cinsiyeti gördük diye mi boburleneyim valla bilemedim:) zaten Göksel'i de erkek olduğunu öğrendikten sonra aldi bir gulumseme bir anlamsiz kahkaha:) Doktor Bey orda efenim boyu şu kadar  kilosu şu kadar diye anlatiyor: biz iki tuhaf leyla leyla siritarak bos bakışlarla hayallere dalmış gitmisiz, doktora " himmm hi hiii . Hiiii evet. Hiiii  cok guzel evet." diye dinlermiş gibi kafa sallıyoruz.

 Hiç düşünmedim ne isterim ne olsun cinsiyeti diye. Oğlum kizim demedim, birine alışır diğerinden soğurum diye.  Bir anda oğlum diyince çok hoş oldum; cok iyi oldu pek guzel hismiş dedim. Ben dedigim gibi 3 kızın ortancasiyım. Erkek bana cok yabancı.  Erkek bana gore yetişkin olur bir tek, küçüğünü sevimlisini gormedim ki. :) sakalsiz yumusak yanaklisini öyle opmedim hic:)

Her cümlenin sonuna gülücük koyduğumu farkettim; kusuruma bakmayın.  Bugun bana bir haller bir leylalik geldi ki ohoooo ooo. Hep bir sırıtma:)
Uzun lafın kısası 3 umuzun 1 incisi, bugun bize 3 un birini gösterdi:)  ( soylemesem olmazdi ama!:))

Nisan 22, 2014

I made you from scratch

Grey's Anatomy dizisini ilk sezonundan beri takip ederim. Itiraf ediyim, hayatimda bu kadar istikrarli yaptığım başka bir sey yok. Tıp dizilerini bu diziye kadar izlemezdim bile. Ama bu dizide bir şey var. Lisedeki Esra'ya da ve şu yaşımda evli barklı Esra'ya da aynı derecede hitap eden bir dizi. Ya senaristlerin başarısı bu ya da ben 10 senede bir arpa boyu olgunlaşmamışım:) Iki seçenek de bana uyar açıkçası:)
Aklıma bir sahne geldi bugün.  2009 yılından bir sahne.  Çok da onemli değil heralde internette sırf o sahneyi gösteren video bulamadım.  Sahne şu: Clara adında bir genç kız,  backpacking yapıyor arkadaşlariyla. Bir bot kazasında bir bacağını kaybediyor ve 2 kolu yeniden dikiliyor vücuduna.  Kiz yaklaşık 16 ameliyat geçiriyor ama annesini aramamakta ısrar ediyor. Haber hiç vermemiş annesine sanki hala gezideymiş gibi gitmediği yerlerden mail atıyor annesine. Doktor neden aramadigini sorduğunda cevap;

"because she always says that she made me from scratch. When I hurt my ankle;  she told me be careful next time honey, I made that ankle from scratch. "

 Çok güçlü, çok etkileyici bir sahne gerçekten.
Ben de sıfırdan yapıyorum onu, hiç yoktan var ediyorum. Her şeyini gün be gün yapıyorum;  kendimden vererek.

Izlemek isteyenler için dakika 30:24 te başlıyor sahne. Link şu:
http://www.yabancidiziizle1.com/mobil/premium/greys-anatomy-6-sezon-1-ve-2-bolum.html

good odds:)

Herkese selamlar,
Uzun zamandır yazamadım;  işler güçler hayat araya girdi. Dun onemli bir gündü bizim için.  Nifty testinin sonucunu aldik. We are out of the woods:)  ortalama 20 30 milyonda bir ihtimal cikti yani düşük risk grubuna giriyor.
Bu zamana kadar iyi dilekler gönderen tum dostlara öpücükler:)

Sira geldi cinsiyete. Tahminler % 60 erkek olacağı yönünde.  Ama tabi bu zamanda bilimsel yaklaşım daha önemli.  Bu yüzden en güvenilir kaynak olan antik Çin tabelasina baktim (!) :) orda da erkek dedi!!!. Perşembe günü doktor randevumuz var; bakalim gosterecek mi kendini.

Nisan 09, 2014

süper güçlerim ve ben:)

Hamilelikle beraber algılar inanilmaz derecede gelişiyor.  Süper güçlerim oldu resmen!

Mesela önceden en yakın arkadaşım olan sigarayı nasıl bırakacağım hamile kalınca diye kendi kendimi yerken; şimdi bırakın sigara içmeyi, onlarca metreden kokusunu alıp, yıllarca sinir olduğum kadın tepkileri veriyorum. "Ay aÇIk hava ama nedense her yer sigara kokuyor! Biraz insanlar saygılı olsa!" diye kendi kendime söylenirken, hemen ardından yıllarca tanıdığım sevdiğim Esra'ya ihanet etmişim gibi bir hissiyat bir suçluluk çöküyor üstüme.  Sanki bundan 5 ay önce ben karşı safın en ön sıralarında yer alırken,  ayni tutkuyla sigara içebilme özgürlüğü icin methiyeler dizmiyordum!

Eee süper kahraman olmak kolay değil; ciddi fedakarlık gerekiyor! Ve tabii ki yalnızlaşıyorsun:) Diger süper kahraman anneler olmazsa yanında, 5 ay evvelin Esraları sana baya baya yabancI kalıyor. Bununla da kalmayıp, onları satıp karşı safa geçtiğin için içten içe sana bozuluyorlar:)  Sigara ne ki???
Peki ya pis ve pis oldukları kadar lezzetli yemekler?  Bir midye dolma? Bir kokoreç? Ah Peki ya ıslak hamburger??!! Halbuki veda bile edememiştim, ah son bir midye tava yiyeydim! Hadi hala kendini hamile olmayan dostlarının bir parçası sanacak kadar safsın; e hamile olalı 3 ay olmus, göbek yok bir şey yok; kendini onlardan sanman normal. Ama bu gerçek bir tokat gibi iniyor bir cumartesi akşamı dışarı çıkma planı yapıldığında. İnsanlar -tıpkı senin bundan 5 ay önce yaptığın gibi- tuborg satan mekana gitme derdindeyken, sen akşam 10 dan sonra birden bastıracak uykudan nasıl kendini kurtaracağını, gidilecek mekanda hava sıcak dahi olsa sırf sigara dumanına maruz kalmamak için insanları nasıl içerde oturmaya ikna edeceğini ve en çok da herkes çakır keyfe doğru yol alırken su içerek nasıl ayık kafayla o kadar saat oturabileceğini dert ediyorsun:)
Ama neyse ki her şeyi güzel kılan, her şeye rağmen seni halen deli gibi mutlu eden, yolda yürürken yanaklarını ağrıtacak kadar şuursuzca gülümsemene neden olan kişi; 3. kişi :)
Süper kahramansın ya, bütün duyular % 400 performansla çalışıyor ya hesapta, daha 3 ayı yeni devirmişken karnındaki gaz hareketini " ahh hareket etti! Hissettim valla, şimdi oynadı da durdu" diye bütün fizik kurallarına aykırı olmasına rağmen eşini ikna etmeye çalışıyorsun:) Bir akşam daha kahkahayla geçiyor :) Bütün biralari dumanları midyeleri unutuyorsun, sanki hiç yoklardı hiç varolmamışlardı :)

Süper güçlerim var,evet; çünkü içimde süper biri var:)

Nisan 04, 2014

NIFTY TEST

Dün 12. Haftaya girdi hamilelik. Bebegimiz bu hafta incirden büyüdü ve artik bir lime oldu:)
Doktorum Cem Bey'in tavsiyesi üzerine ikili test yerine NIFTY (Non-Invasive Fetal Trisomy) test için kan verdim.
Doktordan önce duymamıştım açıkçası bu testi. Ikili testin 85% kesinliği varken bu yeni testin 99.9% kesinliği varmış.  Yani her hangi bir kromozom bozukluğu olup olmadığını üçlü test kesinliğinde ama sadece kan vererek alabiliyoruz.

Peki nasıl yapılıyor? 12 ile 24. haftalarda her hangi bir zamanda yapılabiliyor. Anne kanında bebeğin DNAsı tespit edilerek genetik laboratuvarında trizomi 13 (Patau), 18 (Edwards) ve 21(Down) için tarama yapılır. Bunlardan en yaygın olarak bilineni trizomi 21 yani down sendromudur. Bu genetik bozuklukların bebekte olup olmama ihtimalini düşük tehlikesi olmaksızın yapmayı sağlar Nifty.
.
Test hakkında detaylı bilgiye doktorunuzdan ulaşabilirsiniz. Henüz yeni Türkiye'de uygulanmaya başlansa da amniyosenteze güvenli ve düşük tehlikesi olmayan bir alternatif olduğundan hızla yaygınlaşıyormuş duyduğum kadarıyla.

Nedir ne değildir diye araştırırken niftyturkiye.com sitesine denk gelmiştim. Genel anlamda test hakkında hanmilelere bilgi sağlayan bir site. Düşünüyorsanız bir girin bakının derim.

Tek olumsuz yanı fiyatı.  Oldukça pahalı bir test. Genetik testi olduğundan 2000 tl nin üzerinde ve sigorta şirketleri tamamını ödemeye pek yanaşmıyorlar.
Dolayısıyla benim tavsiyem eğer sigorta karşılamıyorsa önce ikili testi yaptırmak;  eğer risk yüksek çıkarsa "invasive" amniyosentez yerine bu NIFTY testini yaptırıp kesin sonuç almak olacaktır.
Unutmadan; test sonuçlarını almak 2 haftayı buluyor. Yani biraz sabır lazım:)

Mart 31, 2014

1 kişi;
Esra Gür'dü, ailesinin ortanca kizi, ailenin Aça'sı, erken kaybettiği babasının "diğer ikisi evlenir, Esra beni bırakmaz" diyerek bel bağladığı, arkadaşlarının komiği, sevgilisinin paşası. Sonra Esra Tenekecioğlu oldu; babasının umutlarını boşa çıkartarak ilk evlenen ve anne evinin ilk ayrılanı, arkadaşlarının Siyaset Bilimci akademik başucu gereksiz bilgiler kaynağı, evinin çömez ve leyla hanımı.

2 kişi;
Esra'nın ilk gördüğü anda " tam kız babası olacak adam" dediği, o an beridir yanından ayrılmadığı Göksel T. Bütün Freudian yaklaşımları desteklercesine gidip Esra'nın arayıp bulduğu babasının kopyası, kocası, biricik paşası:) Insanların neden evlendiğini Esra'nın anlamasını sağlayan adam.

3 kişi;
Esra'nın - bu taze blogun yazarı bendenizin karnını 11 buçuk haftadır mesken tutmuş kişi. 11 haftadır beni işlevsiz kılacak kadar beynimde tilkiler döndüren,  doğru düşünmeme engel olan kişi.  Bacak kadar boyuyla beni ve sevgilimi, 8 senelik birlikteliğimizi,  hayatımızı hiç bize danışmadan " aile" ye çeviren kudretli kişi.